Son 1
haftadır kafamı meşgul eden bir şey var; sizlerle paylaşmak istedim.
İşyerinde 2 hafta önce müdür bana yeni
bir görev verdi. QSHE denen mal sistemi bilenler bilir; şirketle alakalı ıcığı
cıcığı kontrol eden bir programdır kendisi ve felaket sıkıcıdır! Birkaç ay önce
ne hikmetse QSHE Manager ilan edilmem işin sıkıcılığından yani, başka bir
nedeni yok. Nitekim aslında çok önemli bir işmiş bu iş dünyasında ve maaşı da
hayli yüksek, tabii bu kısım henüz toy olduğum için bana dokunmuyor J :S
İşin
özeti; otu boku kaydediyorum, çalışanların ayda kaç gün izin aldıklarından
tutmuş, şirket arabalarının kaç km gittiğine kadar her şeyi. Önceleri
yapmadığım bir iş vardı, onu da 2 hafta önce müdür karşıma getirdi; kim kaçta
geliyor, kaçta gidiyor, öğle arasını kaç dakikada bitiriyor hepsini yazmam
lazım. Tabii aslında şefin bu uygulamayı daha yeni ortaya koymasının ciddi bir
sebebi var; son zamanlarda yaşanan bazı tatsızlıklar ve çalışanların işi
aksatması. Tabii şefimizin biraz da pimpirikli yanını hesab edecek olursak, bir
anda bu kadar kontrol manyağı olmasını da anlayabiliriz.
Kısacası
ben herkesin geldiği saati yazmakla mükellefim. İlk iki gün kimse bir tarafına
takmadı tabii bu uygulamayı ve biz yazar imzalarız diyip QSHE list`e hep yalan
yanlış yazdılar geldikleri saatleri, bunun sonucunda fırçayı yiyen de ben oldum
tabii. Gerçi şef benim huyumu az çok bildiği için pek kızmadı, sadece uyardı
ama gene de o uyarıyı almak istemezdim. “Bu görevi sana verdim, sen yap, bak şu
mesela o saatte gelmedi daha geç geldi, yanlış bunlar, olmaz böyle” fln diye
söylendi. Ben de mecburen dediğini yapmaya başladım, “örnek” bir QSHE Manager
olaraktan işi elime aldım.
İlk
hafta çok sorun olmadı, hatta geç gelenleri hep geldikleri saatten 3-4 dk erken
gelmişler gibi gösteriyordum şef yokken. Müdür de nasıl uyuzsa her gün kontrol
ediyordu çaktırmadan Entrance-Exit Log`u. Geçen Cuma bu konuda ilk çatışmamı
yaşadım. İşyerinde bir kız var; benden 3 yaş büyük, evli, çakma sarışın olduğu
için kendisine isim bulmaya uğraşmadan direk Sarı diyeceğim.
Bir
baktım bu bir garip davranıyor bana karşı. Kızda bariz bir değişiklik var;
suratıma bakmıyor, çok soğuk fln. Allah Allah dedim ne oldu acaba, bide hiç
aklıma da gelmiyor böyle bir sebepten dolayı triplere girdiği. Ertesi gün öğle
yemeğinden döndüğümde tam asansörden çıkarken karşılaştık. Himmm geç mi kaldın
yaptı pis pis gülerek, halbuki geç fln kalmamıştım, tam 1-de yerimdeydim.
Bunların odasındaki saat 2 dk ileri olduğu için hanımefendi beni geç geldi ilan
etmek istedi, halbuki bnm saatimle müdürün saati aynı, yani aslında onlar 2 dk
önce çıktılar.
Nys
ben içeri girdim, ben gelmeden önce çıktıkları için saati kendi kafalrına göre
yazmışlar tabii ama ses etmedim. Öğle yemeğinden döndüklerinde de 4 dk
geciktiler, bense hiçbir şey söylemeden 14:00 yazdım.
Bak
şimdi asıl orospuluğa bak; bu olayın üstünden 2-3 saat geçti, bu Sarı çıyan
durup dururken yanıma geldi. Ben de yanıma diğer iş arkadaşım geldiği için şöyle
dönüp baktım ne için gelmiş diye ama kız yüzüme bile bakmadan listeyi kurcalamaya
başladı. Ben de şaşırdım tabii ama birkaç dk sonrasında daha da şaşıracağımdan
habersiz, arkadaşla konuşmaya devam ettim.
Kız
dönüp bana ne dese beğenirsiniz? “Hımm ne kötü bir kızsın, kendine 12:58
yazmışsın, 58`de mi geldin ki?” Böyle varyaa kal geldi resmen orada bana,
cidden hiç beklemiyordum. Yani bir insan çıkarcı, düzenbaz olur da bu kdr mı
olur?! “Evet, “58`de geldim.” dedim. “Hayır biz çıkarken sen yeni gelmiştin.”
dedi. “Evet doğru, 55`te aşağıda asansör bekledim, asansör gelene kdr ve yukarı
çıkana kdr da 58 oldu, sizin saatiniz 2 dk ilerde ayrıca” dedim. Ağzının içinde
mıy mıy bir şeyler söyledi, ben de “Ben kim kaçta gelirse gelsin onu yazıyorum.”
dedim, bir şey diyemeden döndü gitti.
Ben
onla gayet sakin bir şekilde konuşmuştum, o ise laf sokmaya yer aramıştı. En
sevdiğim özelliklerimden biridir bu; biri bana laf sokmaya çalışsın veya
uğraşmak istesin hiç eline koz vermem. Sinirim ne kadar bozulursa bozulsun, o
anda gayet soğukkanlı olur, sakince konuşurum. O noktada en doğru şekilde davrandığıma
inanıyorum, kaba olmadan gerekeni söyleyip noktayı koydum. Bana verilmiş bir
görevi yapıyorum ve kimsenin haksızlık yapmadığım sürece hesap sormaya da hakkı
yok.
Ayrıca
kız o kadar pislikmiş ki, bnm 2 dk geciktiğimi iddia ederek kendini aklamaya çalışıyor,
neden geç geldiğimi yazdın diye isyan ediyor ama o orospu daha o gün, öğle
tatilinde kardeşiyle beraber 4 dk geç geldiğinde ben bunu yazmamıştım ve
zamanında geldi gibi göstermiştim. Tabii böyle pisliklerin anca gözüne sokmak
gerekir yaptığın iyiliği, yoksa böyle şerefsizce bir de üstüne seni haksız
çıkartırlar! O 4 dk olayını yüzüne vurmadım tabii, aslında iyilik olarak bile
algılamıyorum çünkü ben bunu, sadece ufak bir kıyak, ama işte gel gör ki
insanlar bunu görmeyip anca hoşlarına gitmeyen bir şey olduğunda saldırırlar.
Akşam
iş çıkışında da diğer iş arkadaşımla konuştum, ona da “Hale” diyelim hadi.
Meğersem Sarı tüm gün söylenip durmuş, niye geç geldiğinde yazıyormuşum da,
bilmem neymiş de. Bak seeen yazmayınca iyi de yazınca kötü, lan madem öyle geç
gelme, burda herkes işini yapıyor sonuçta! Tamam yardım edebildiğim kadar
birkaç dakikayı görmezden gelebiliyorum ama el insaf yani sen de biraz vaktinde
gel! Zaten müdürümüz de cins biraz, kim ne zaman geldi, ne zaman gitti hepsini
oturduğu yerden çok güzel bir şekilde takip ediyor, hatta gelip düzeltiyor bu
şu saatte geldi fln diye. Bunu bile bile benden ne istiyor!
Ben o
gün tabii sinirimden kendi kendimi yedim durdum, Hale de beni sakinleştirdi,
“Salla o salağı, ben zaten dedim ben olsam ben de doğruyu yazardım, ya arkandan
hemen müdür gelirse, kız oraya yalan yanlış ne yazsın ki dedim” dedi. Bu hafta
da gene geç geldi bu ablasıyla, geç geldi dediğim de 6 dk geciktiler, çok bir
şey de değil yani. Gelir gelmez de laf sokma derdine düştü, bak bak kuyruk
acısına bak, gözdağına bak sen, diyor ki; “Rubi sen fazla dürüstsün, ofiste
birbirimizi kollamamız gerek, birbirimizin açığını kapatmamız gerek, yoksa şef
yokken kim kollayacak seni, kim açıklarını kapatacak?” Bunu duymayı cidden
beklemiyordum, o sırada da kızı hiç tınmıyorum tabii, bilgisayardaki bir şeye
odaklanmış duruyorum ve kız konuşurken bile bakmıyorum onun tarafına, buz gibi
bir ifadeyle yazıya odaklıyım, kız gidene kadar da öyle kaldım.
Hayır
çünkü ağzımı açsam çok ağır konuşacağım, bu sefer bana yakışmayacak ama her
şeyin de bir sınırı var yani. Son kurduğu cümle olmasa gene iyi niyetle söylenmiş bir şey diyeceğim ama o son cümle ve söylerkenki tavrı bariz ortaya koyuyor kızın niyetini...
Gerizekalının başkanı kalkmış aklı sıra beni
tehtid ediyor! Lan kimsin sen yaa beni tehtid edeceksin?! Müdür olmadığı zaman
kim koruyacakmış beni vik vik vik! Benim korunmaya ihtiyacım mı var? 5 yaşında mıyım ben?
Hayır sessiz sakinim diye tepeme çıkabileceğini fln zannetti heralde haspam,
iyice abarttı! Tamam başta söyledikleri doğru şeylerdi, işyerinde bir takım
olmak gerek ama bunu benden önce kendine hatırlatması gerekiyordu. Kaç defa
açıklarını kapattığımı kendisi iyi biliyordu. Ayrıca ben eğer hata yaparsam da
bunun arkasında durabilecek cesarete ve medeniyete sahibim, hatalarım için özür
dileyip düzeltmeye çalışırım her şekilde ama gelip de senden yardım istemem.
Kendi hatamı bir başkasına yüklemem, yani ne senin ne de başka birilerinin
yardımına ihtiyacım var benim. Ee ne demişler; dürüst olmayanlar, hatalarını başkalarından saklarlar, oysa dürüst
olanlar hatalarını kabul edip ortaya koyarlar.
O
kadar sinirlendim ki günün diğer yarısında, kızla her karşı karşıya gelişimizde
suratının ortasına sağlam bir yumruk indirmek istedim! Sonrasında ise bir karış
suratla gezmemin ne kadar boş olduğunu farkederek, sinirimi alt ettim ve etrafa
gülücükler saçmaya başladım. Işin özü;
problem yaşadığınız birini veya bir düşmanınızı kolay yolla mağlup etmek
istiyorsanız; onu bir tarafınıza takmamayı öğrenmelisiniz.
Yapı
olarak, her şeyi kafasına takan bir insan olduğum için bu benim için fazlasıyla
zor bir yöntem oluyor ama o kadar etkili ki; hayat bir oyun sahnesidir deyip o
hiçbir şeyi tınmaz, mutluluk dolu ifadeyi yüzüme yerleştiriyorum ve kızla her
karşılaştığımda rolüme odaklanıyorum. Beni gördükçe nasıl sinir olduğunu yüzüne
bakmasam bile hissediyorum, o negatif enerji burnumun dibine kadar geliyor ama
hiç bozmuyorum, diğer herkesle haha hihi`yken o gelince ne onun tarafına
bakıyorum ne de onla ilgileniyorum, sanki hiç yokmuş gibi bir tavır takınıyorum.
Bazen de göz göze geldiğimizde gıcık gıcık gülümseyerek yüzüne bakıyorum. Zaten
suratı asık geziyor, o halimi görünce daha da bozuluyor haspam.
Bir
de işin en güzel yanı, sürekli kendi ayağıyla yanıma gelip belgeleri vermek
zorunda olması. Eheheeh beter olsun :D! Evet farkındayım; çok fenayım ama kendi
kaşındı. Benim gibi etliye sütlüye karışmayan, iyi niyetli bir insanı bu kadar
incittiğine kendi pişman olacak.
Derken
dünden beri kızda baya bir değişiklikler oldu; yanıma gelip benimle güzel güzel
konuştu, hatta “Flashıma şarkılarını atabilir
misin?” fln diye de ricada bulundu. Dedim hah yavaş yavaş hizaya geliyor Sarı
çıyan. Derken bugün sabah ben de işe 5 dk geç kaldım, tereddütsüz 09:05 yazdım.
Hanımefendi 09:20`de teşrif etti, ben de hadi dedim bari biraz daha erken
yazayım da arkasından şef gelir de görürse birkaç dk geri heralde saatim fln
der bahane uydururum dedim. 09:16 yazdım.
Kız
eşyalarını bıraktı, geldi imza atmaya, ben de gene hiç tınmıyorum, demiyorum da
bak ben daha erken yazdım diye. Neyse bu gitti sonra, birkaç dk sonra içerden
birtakım sesler duydum, anladım ki beni konuşuyorlar, bu gene beni çekiştiriyor.
Hay dedim senin insanlığına tüküreyim! Ardından ablası “Rubi de bugün geç
geldi” demiş olmalı ki Sarı sümük koştura koştura yanıma geldi, benim de o
sırada elimde iş var, bilgisayara odaklanmış gibi görünsem de bütün dikkatim
kza yönelmiş durumda. Durdu, durdu, oraya baktı, buraya baktı, sonunda göt
olmuş bir durumda döndü gitti. Kulak kesildim, içerden çıt çıkmıyor! Ama nasıl
keyfim yerine geldi hahaha :D
Mal
beyinli zannetti ki kendi geliş saatimi farklı yazdım, vaktinde gelmiş gibi
gösterdim, halbuki bu işin başından beri geç kalsam da kalmasam da olanı yazdım
ben hep kendim için. Tabii beni kendisiyle karıştırmış olacak ki bir ümitle
listeye baktı ama sonuç olarak feci şekilde göt oldu. Ardından Hale geldi
yanıma, ben de onla konuşurken yüksek sesle konuştum, birkaç laf attım ortaya,
içeridekiler de duydu tabii.
Gün
sonunda bir baktım, kız ufak ufak bana yanaşmaya çalışıyor, gelip “Rubi ojen
var mı? Bak tırnaklarıma ne oldu, seninkilere bakayım bi” fln diye muhabbet
kurmaya çalışıyor. İçimden dedim ulan gene taktiğim işe yaradı, zaten bunun işe
yaramadığını hiç görmemiştim. Birini tınlamıyorsan önce sinir olur sana, o da
aynı tepkiyle etrafta dolaşmaya çalışır ama kısa sürede bunu başaramadığı için
sana gizli bir sempati duymaya başlar, bir süre sonra da merak eder, sana daha
çok yaklaşmak ve eski güvenini-yakınlığını tekrardan kazanmak ister, daha sonra
da yüzsüze bak yaa dedirtecek hareketlerde bulunur. Bu işin kuralı budur!
Sonuç
olarak bu işin başından beri aklımdan çıkmayan bir söz vardı. İlla ki hepiniz
bir yerlerde okumuş veya duymuşsunuzdur.