23 Kasım 2012 Cuma

Happy Friday! =)



Bütün bir haftanın yorgunluğunu, frambuazlı küçük bir tartalet de alabilir :)



Herkese MUTLU haftasonları :)))

27 Ekim 2012 Cumartesi

Kollarımda SONBAHAR Sabahı...



Bakü'de Eylül'ün ilk iki haftası, klasik bir sonbahar mevsimi yaşattı bize. Ancak daha sonrası, özellikle de benim için felaketti! Deli bir sonbahar tutkunu olarak beni, şehrimde yağmurdan sonra gıcık bir sıcağın mesken tutması çileden çıkartmıştı! Sanki yazı yaşıyorduk yeni baştan!!! :S


Son 1 aydır söylenip durduğum için, etrafımdaki herkes, bu hafta yağmurların başlamasıyla birlikte nasıl bayram ettiğimi gördü :) Elimde değil sonbaharı çok seviyorum! Ceket giymeyi, yağmurda dolaşmayı, yere düşen yaprakları incelemeyi ve tek başıma ıssız yerlerde dolaşmayı seviyorum.

Bugün, tam da böyle bir yürüyüşü gerçekleştirirken dinlediğim bir şarkıyı paylaşmak istiyorum sizinle. Büyük bir çoğunluğun, çok iyi bildiği bir şarkı aslında. Ve ben bu güzel şarkıyı, sonbahara çok yakıştırdım...


Zaman...


Söz vermeme rağmen doğru düzgün yazamadığımın farkındayım. Çalışmaya başlayalı tam 1 ay oldu. Bu 1 ay nasıl geldi, nasıl geçti, bir de üstüne Kurban Bayramı gelip çatmış da ben tatil yapıyorum, hiç farkında bile değilim! Eskiden anlamazdım; bizimkiler 11-12 oldu mu yatmaya giderlerdi. Ulan derdim kendi kendime, niye bu kadar erken gidiyorlar yatmaya, ne kadar yorulmuş olabilirler ki? İşte bu sorunun cevabını yaşayarak öğrendim.

Eski alışkanlıklarımın yerinde yeller esiyor şimdi. Sabahın ilk ışıklarına kadar rahat rahat oturan ben, şimdi en geç saat 1-de yatıyorum. O da genellikle Kuzey Güney geceleri oluyor. Saat farkı yüzünden saat 1-e kadar uzuyor tv-de izlediğim tek dizi. Hepsinden önemlisi de; eskiden kafamı yastığa koyunca en az bir yarım saat düşünür dururdum, hemen uyuyamazdım. Şimdi ise yarı kapalı gözlerle yatağın yerini buluyor ve oyuncağıma sarıldığım an derin bir uykuya dalıveriyorum.

Hepsinden öte, çalışırken insan vaktin nasıl geçtiğini anlayamıyor. Ofiste otururken zamanın bir an önce geçmesini ve eve gitmeyi istiyorum ama her akşam aynı şey yaşanıyor, sanki belli bir misyonu tamamlamaya çalışıyor gibi hissediyorum kendimi nedense. Ya daha gerçek anlamda büyüdüğümü ve çalıştığımı idrak edemedim ya da herkeste böyle oluyor, bilemiyorum şimdi :S


Bugün arkadaşımla konuşuyoruz Face`den; zamanın uçup gittiğinden bahsettik biraz, o da benim gibi bu konudan müzdarip. Uzun uzun konuşurken, aklıma iş arkadaşımın bir sözü geldi. Şu saat de geçmek bilmiyor diye söylenip duruyorduk bir defasında, sonra bir anda gerçeği fark edip beni de gördüğüm rüyadan uyandırdı. "Saatler geçip gitsin diye dua ediyoruz ama bu saatlerin ömrümüzden gittiğini fark edemiyoruz." diyiverdi. O cümle aklıma kazındı desem yeridir...

Sadece çalıştığımız değil, çalıştığımız çalışmadığımız her günden zevk almaya çalışmak lazım bu hayatta. İş arkadaşım doğru söylemişti, saatler ömrümüzden gidiyor ve kimin ne kadar zamanının kaldığı da aşikar değil...

29 Eylül 2012 Cumartesi

HEEELP Me!


Modayı severim, takip de ederim ama gel gör ki kıyafet konusunda pek bir yaratıcılığa sahip değilim. Yani bir t-shirtü değiştirmeye kalksam elime yüzüme bulaştırırım. Dolayısıyla şimdi sizden bir ricam olacak.

Doğum günümde bana hediye edilmiş, 5 aydır dolabımdan çıkmayan bir elbise var. Beni yakından tanıdıklarını zanneden arkadaşlarım, 36 beden giyen bana, 38 beden elbise almışlar, bu ilk fiyasko :S

İlk başta fark etmedim, çünkü aklıma bile gelmedi yanlış beden alacakları. Ancak üstüme geçirince ulan dedim bi terslik var bu elbisede! Sonra da acı gerçeği farkettim işte! "Terziye götürülecekler" listemin başında bulunan bu elbise, sadece beden daralmasıyla, eski yerini alacak değil tabii. Bilmiyorum neden ama bu elbisede içime sinmeyen bir şeyler var; pek benim stilimde olduğu söylenemez. Şeftali tonlarını severim ama bu model hiç benim tarzım değil, sanki fazla kapalı ve okul müsameresine giden çocuk kıyafeti gibi, fazla iddiasız :S Bana daha canlı, daha değişik bir şey lazım!

Ya bilmiyorum kısacası birtakım değişiklikler yapmak istiyorum üstünde ve sizlerin fikirlerine ihtiyacım var!
Burda özellikle moda bloggerlarına sesleniyorum; kızlar, o yarattığınız muhteşem kıyafetlere bakıyorum ve bu elbisenin de bir şansı olabilir diye geçiriyorum içimden! =)





İşte elbise karşınızda...







Bütün önerilere açığım :)

24 Eylül 2012 Pazartesi

İLK İŞ


Üstümde kırmızı spor ceketim, elimde içmekten nefret ettiğim ada çayım, burnum akmakta, boğazım ağrımakta ve ben, sonunda bir şeyler yazmaya karar vermiş bir şekilde, bilgisayarımın başında oturuyorum.

Son zamanlarda hayatımda önemli gelişmeler var ama tabii iş anlamında. Bunlardan biri de, biraz sonra anlatacağım durum. Bildiğiniz üzre okulum bitti, tatilimi yaptıktan sonra, Ağustos`ta Bakü`ye döndüm ve iş bulmak için kolları sıvadım. Açıkçası tek ümidim babamdaydı. Babamın arkadaşları, tanıdıkları çok fazla ve bana iyi bir iş bulsa bulsa babam bulur diye ümidimi ona bağlamıştım çünkü Azerbaycan`da işler, tanıdıklardan geçiyor! Hani bi laf var ya; Bu dünyada önemli olan ne yapabildiğin değil, kimi tanıdığındır. Hah işte bu kesinlikle, burası için kurulmuş bir cümledir.

Cv`mi hazırlayıp babama verdim ve beklemeye koyuldum. Bu arada yakın sayılabilecek bir arkadaşım var, o geçen seneden beridir ünlü bir reklam şirketinin sergilerinde çalışmıştı. Sergi diyince benim aklıma direk tablolar mablolar gelmişti ama durum öyle değilmiş, eğitim ve kariyer sergileri vs imiş. Orda da iyi İngilizce- Rusça- Azerice bilen elemanlar aranıyormuş, cv`ni bi at diyince bana arkadaşım, mailden gönderip beklemeye koyuldum ki fazla bekletmediler, 15 dk sonra bi telefon ve ertesi gün için görüşmeye çağrıldım.

Ama nasıl heyecanlıyım görmeniz lazım! Hayatımdaki ilk iş görüşmem! Tamam bu bahsettiğim daimi bir iş değil, sergiden sergiye olan bir iş ama gene de beğenecekler mi acaba, ne soracaklar, nasıl olacak acaba diye kendi kendimi yerken görüşme saati geldi çattı. Dış görünüşüm, kendimden emin ama içimdeki heyecanı, korkuyu gelin bir de bana sorun! Sıram geldi, içeri girip konuşmaya başladık. İçeri girince her şey netleşti bir anda, korku gitti, benimle görüşen kızın samimi tavrı da bana güven aşıladı. Her dilde sorular sormaya başladı, zaten benim için sıkıntı olan bir şey değildi, rahatça konuştum, bütün sorularına cevap verdim, klavyede nasıl olduğumu sordu, denedim, baya beğendi, çıkışta da ok`i aldım ve eve döndüm :)

O kadar mutluydum ki; ilk basamağı atlatmıştım ve ilk işim bir hafta sonraki sergide çalışmak olacaktı. Bu arada babamdan da tık yoktu daha, ama zaten daha çok erkendi, cv`mi yeni vermiştim. Bir hafta sonra işe gittim sabahın köründe, 3 gün boyunca gelen bütün ziyaretçilerin bilgilerini alıp bilgisayara yüklemem ve hepsine rozet vermem gerekiyordu. Ben ve diğer 3 iş arkadaşım registration`da oturuyorduk, her şey normaldi taa ki orda, getir götür işine bakan gerizekalı bir kızın uyuz tavırlarıyla karşılaşana kadar!

Kız nasıl kaba Allah`ıııım anlatamam! Gayet nazik bir şekilde bir şey soruyorum, resmen üstüme havlıyor, durup dururken sinirim bozulmaya başladı tabii benim de! İşime bile konsantre olmamı engelliyor, sürekli dibimde, yanımdakilere ters ters uyarılar yapıyor. Ayriyeten bu gerizekalı mal daha yeni bitirmiş liseyi, yani 17-18 yaşında ama dil, pabuç kadar! Baktım bu akıllanmıyor, terbiyemi bozmadan ama sert bir şekilde konuşmaya başladım ben de, farketti tabii bir anda buzdan kraliçeye döndüğümü, çenesini kapadı sonunda!

Sonra bi baktım yanıma gelmış espri falan yapmaya, benimle konuşmaya çalışıyor, sonunda düzeldi diye sevinirken bir yarım saat sonra tekrar eski haline döndü, dengesiz midir nedir Allah`ın malı! Bu kız her şeyi bok etti yani, bir ara o kadar sinirlendim ki ciddi ciddi, kızı arka tarafa çekip hiç düşünmeden suratının tam ortasına bi yumruk atmayı düşündüm!!! Benim gibi sakin bir insanı bile deliye çevirdi, gerisini siz düşünün artık!


İşte bütün bunlar olurken ilk gün eve ölü gibi geldim. Bütün gün dik durmaktan belim kopmuş, konuşmaktan boğazımda hafif bir acı oluşmuş bir şekilde kendimi yatağıma attım. Yemek söz konusu olduğunda tam bir ayı olmama rağmen çorba içtikten sonra ağzıma tek lokma koymadan uyumaya gittim, tabii "anne bana masaj yaaaap!" diye inleyip durmamı söylememe gerek yok heralde. Kadıncağız 3 gündür masaj işine baktı resmen, her tarafım tutulmuş, ne eğilebiliyorum ne kalkabiliyorum, bide üstüne regl oldum, her tarafım ekstradan sızlamakta!

Para ve oldukça da tecrübe kazandım ama sağlığım da elden gitti! İki gündür evdeyim, dışarı adımımı atamıyorum çünkü boğazım felaket ötesi, dün gece uykusuzluktan ölmeme rağmen boğazımın acısından bir türlü uyuyamadım! İlaç kullanmayı sevmeyen bir insanım, çocukluktan öyle alıştırmış annem, çok sıkışırsam ilaç kullanırım ancak. İşte son birkaç gündür de ada çayı havuzunda yüzüyorum, içim dışı ada çayı oldu! Ama hep işe yarayan zıkkım, bu defa doğru düzgün işe yaramıyor ne derece kötü durumdaysa artık bademciklerim! Pastil üstüne pastil, ballı-limonlu çaylar bilmem neyler ama yok, bide üstüne burnuma vurdu, tıkanıp durdu, bu sabah da akmaya başladı, iğrenç bir durumdayım yani :S

Annem durumun ciddiyetini farkedip antibiyotik almış, ilk defa kullandım işte, bakalım onlar işe yarayacak mı? Bu halimden de nefret ediyorum; ne dışarı çıkabiliyorum, ne yaptığımdan zevk alabiliyorum, pofff uzun zamandır böyle hastalanmamıştım!

31 Ağustos 2012 Cuma

Ex and the City


"Ayrılık acısına en iyi ne gelir?" sorusunun cevabı, Sex and the City olmalı bence!

Zamanında birçok bölümünü geçiştirerek, belki de yaşım itibariyle fazla önemsemeden izlediğim diziyi yıllar sonra tekrardan izlemek baya iyi oldu benim için. Büyümüş, çok daha olgunlaşmış biri gibi, başka bir gözle izliyorum, detayları kaçırmayarak, bazı şeylere kendi tecrübelerimi de katıp "Evet yaa hakkaten böyle!" diyerek.
Hangi karaktere kendimi daha yakın hissettiğimi soracak olursanız da; %60 Carrie - %40 Charlotte derim :)


Bu da, öncesinde hiç dikkat etmediğim, ama bugün 2. sezonu bitirirken keşfettiğim, beni benden alan, muhteşem güzellikte bir parça!

Carrie: Your girl is lovely, Hubbell.
Mr.Big: I don't get it?
Carrie: ...and you never did!

TANGO IS AN ADDICTION!

Tango`da, daha başlangıç seviyesinde olmama rağmen şimdiden, bir gün böyle olabilmenin hayalini kuruyorum içten içe!

Tabii benim ki sadece hayal; partner konusunda bile sıkıntı çekerken, bir süre sonra profesyoneller gibi Tango yapmaya başlamak sanırım bir mucize olurdu! Gene de hayal kurmaktan zarar gelmez diyip sizi videoya yönlendiriyorum :)


15 Ağustos 2012 Çarşamba

Vazgeçtim...!


Vazgeçtimbu sefer noktayı koydum. Oysa ki daha bu sabah, ismini taktığım oyuncağıma deli gb sarılarak uyanmıştım, koklayıp öpüp sevmiştim senin yerine. Hala seviyorum, uzun bir süre de unutamayacağımı biliyorum.

Klasik işte… Yalnız takılcam, ipod’uma sığınıp deniz kenarında uzun ve sessiz yürüyüşler yapacağım aylar boyunca. Antidepresanlar gene en iyi arkadaşlarım olacak, çünkü kimse beni anlamayacak, seni bu denli sevdiğimi kimse anlamak istemeyecek sadece. Ben de daha az konuşacağım, gün geçtikçe daha az anlatacağım seni. Sonra acım biraz hafifleyecek; yaptığım hataları düşüneceğim, beni kırdığın anları, verdiğim tavizleri, sonra öpüşmelerimiz gelecek aklıma, iyice üzüleceğim. Bunların hepsi olacak işte!

Aylar, yıllar sonra pişman olup geleceksin. Dönmek için, şimdi vermediğin uğraşları vereceksin, ama ben de bitmiş olacak işte neye yarar…



3 Ağustos 2012 Cuma

God sent me a Rainbow

Dün akşam, arkadaşlarımla buluşmaya giderken öyle düşünceli ve hüzünlüydüm ki kafamı kaldırdığımda gördüğüm manzaraya inanamadım!



Bir değil, iki tane şahane gökkuşağı bana eşlik ediyordu! Manzarayı görünce hüznüm dağıldı, renklerle birlikte umut sardı her bir yanımı...

Tesadüf, o esnada ipod'umda da bu parça çalıyordu.

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Bodrum Tatiliiii

        Tatil postu yazacağım dedim, tatil yapmaktan bir türlü fırsat bulamadım valla. Sıkıntılı geçen tez dönemimden sonra pat diye kendimi Bodrum'da bulmam, ilaç gibi geldi resmen. İlk defa tek başıma ve uçakla Bodrum'a gittiğim için ayrı bir heyecan içindeydim tabii. Deli gibi fotoğraf çekmeye de uçakta başladım.

Bakü-Bodrum Gökyüzü Hattı






Bodrum görünür görünmez müzik dinlemeyi kesip fotoğraf çekmeye başladım. Canlı canlı gördüğüm en güzel manzaralardan bir tanesiydi uçaktan gördüğüm...













Şu manzaraya kimse karşı koyamadı tabii, herkes camlara yapışıp fotoğraf çekmeye koyuldu.
Yalnız olmadığım için sevindim resmen :)


Bu güzel manzarayı görünce sınavları, tezi, savunmayı, yaşadığım bütün sıkıntıları ve yorgunluğumu unuttum, kendimi Ege'nin  masmavi sularına bıraktığımı hayal ettim sadece...



        

Bu manzaraları takiben, yemyeşil ormanlık bir alanın üstünden geçerek havaalanına ulaştık. Dedemle annem arabayla beni karşılamak için erkenden alana gelmişlerdi bile ama onların yanına gitmeden Unifree'ye girip kendimi biraz şımartmaya karar verdim. Daha önce bazı internet sitelerinde adını fazlaca duyduğum birkaç parfümü denedim ama içlerinden en çok Roberto Cavalli'yi beğendim ve hemen sepetime attım. Uzun zamandır içime sinen yeni bir koku bulamadığımdan bu parfüm, hem kokusu hem de şıklığına bayıldığım şişesiyle tam istediğim gibi bir seçim oldu :)

26 Haziran 2012 Salı

Sonunda Huzura Erdim!

Tam da şu anda tezimi ciltlemeye vermiş, Ukrayna restoranında en sevdiğim yemeklerden birini (Vareniki) yemeye hazırlanıyorum büyük bir rahatlık ve huzurla! :)


24 Haziran 2012 Pazar

24 Haziran 2010 YAS'ak Aşk

Deli bir Aşk-ı Memnu fanatiği olarak, bu günü es geçemezdim...

Bihter`in anısına, final bölümünü az önce tekrar izledim. 2 yıl önce izlerken hissettiklerim hiç değişmemiş; aynı tadı, aynı heyecanı ve hüznü buldum gene. Zaten Bihter`e ağlamaktan bi hal oldum.

Kim ne derse desin, bu dizide en sevdiğim karakter Bihter oldu. Bazen kızsam da, yaptığını yanlış bulsam da hiçbir karakteri Bihter kdr benimseyemedim. Bihter`in acısını da, sevincini de o kdr güzel yansıttı ki bize Beren Saat, ondan çok Bihter`i sever oldum.

Gündüz kuşağında tekrarları verilmeye başlandığından beri, gündüzleri tv`yi kapamaz oldum. Ne olursa olsun izlemekten sıkılmayacağım, kalitesi yüksek, ender dizilerden bir tanesiydi Aşk-ı Memnu.

Tekrardan izlemek isteyenler için buyrun; Aşk-ı Memnu Final Bölümü 





Bir de bu...

10 Haziran 2012 Pazar

Nossa Nossa :)!


Aylardır hangi partiye gitsem sürekli kulağıma çalınan, İngilizce olmamasına rağmen herkesin sözlerini tek bir ağızdan söylediği, melodisiyle insanın aklına kazınan bir şarkı var. Etrafımdakilere, kim söylüyor bunu diye sorduğumda her defasında farklı farklı cevaplar aldığım bu şarkıyı, en sonunda geçen ay bulabildim.

Brezilyalı bir şarkıcı olan Michael Telo tarafından seslendirilen Ai Se Eu Te Pego, halk arasındaki ismiyle Nossa Nossa son derece eğlenceli, tam bir yaz şarkısı.

İngilizceye çevirisi Oh if i catch u olan şarkının tüm çevirisini internetten kolayca bulabilirsiniz. Tarkan`ın "Yakalarsam muck muck" tarzında bir şarkı işte :))

Zaten mutlaka bir yerlerde duymuşsunuzdur ya da sadece Bakü`de mi bu kdr popüler bu şarkı bilemiyorum :)

4 Haziran 2012 Pazartesi

Ben Geldiiim :)

Uzun zamandır yazmadığımın farkındayım ama o kdr çok işin arasında buraya yetişemedim. Severek takip ettiğim blogları hiç aksatmadan takip ettim, yazılarını büyük bir zevkle okudum, inceledim, yorum yaptım ama kendi blogum, bu iki ay içerisinde yetim kaldı valla.




Öncelikle belirtmeliyim ki; tezimi geçen hafta teslim ettim. İlk başladığımda da biliyordum son aya bırakacağımı, öyle de oldu valla ama en önemlisi zamanında ve beni en tatmin eden haliyle teslim etmekti. Sanırım bütün bir yıl boyunca üzerime yapışan tembelliğe rağmen bir işi daha, olması gerektiği gibi yaptım, tam da bana yakışır bir biçimde ;) Geriye bir tek Haziran sonunda yapacağım tez savunması kalıyor...

Okul da bitti bu arada. Sınavlarımın hepsini verdim ve geçtim. İkinci yarı yıl stajımı da bitirdim. Bir süre daha öğretmencilik oynamak güzeldi bnm için. Şimdiyse mezuniyet gecesi organizatörlüğüne soyundum, 5 yıllık üniversite hayatımıza damgasını vuracak bir gece olmalı, bu yüzden de çok çabalıyorum, umarım her şey istediğim gb olur.

Bu arada artık aksatmamak üzere hep buralardayım :) grşrz :)))

18 Nisan 2012 Çarşamba

GİDENE "DUR" DEMEME KARARI


Hayatımda bazı insanlar var; kolaya alışmışlar, hem de fazlasıyla!
Küçücük şeylerde bile dönüp arkalarını gidebiliyorlar rahatlıkla. Ben sinirimi kontrol edip, sakinleşene kdr konuşmama kararı ala durayım, karşımdakiler çoktan defolup gitmiş...

Şimdi ben buna üzülür müyüm, üzülmez miyim o ayrı bir konu ama bunu yapan şahsiyet bunu artık alışkanlık haline getirmişse üzülmem anasını satayım, velhasıl üzülmedim de. Sadece bir kere daha gördüm ne kdr değer gördüğümü, ne kdr sevildiğimi.



Ben ne olursa olsun dostluğumuz bitmeyecek dedikçe karşımdaki inatlaşıyor ve gidiyor. Bide sinir olduğum başka bir konu; ben haklıyım ulan sen ne bokuna gidiyorsun, ne yaptığının farkında msn aq?!
Senin yerin ayrı diyim her seferinde, Türkiye`ye geri taşındığımda ilk senin yanına gelcem diye kafamda plan yapadurayım ben, sen gerizekalılıklarınla siktir ol git böyle!

Neyse en azından her şeyin farkına vardığında geç olacak bunu da unutma, okuyorsun veya okumuyorsun bilemiyorum, açıkçası bu saatten snr umrumda da değil ama bil, bi daha gelmesen de olur. Bu kdr net söylüyorum evet, sana fazla yüz vermişim ben, bi kere daha anladım. Fazla hayatıma müdahale etme imkanı vermişim, hata bende!

Şimdi bu yazıyı okuduysan gönül rahatlığıyla siktir olup gidebilirsin. Haaa unutmadan, al bu yazıyı da kendi bloguna kopyala, belki rahatlarsın...


17 Nisan 2012 Salı

Yakın Olmak İçin Uzak Dur Benden...

Çoktandır unuttuğum ama nakaratını duyduğum anda, sözlerin ağzımdan döküldüğü şarkıdır.

Eskidir, güzeldir ve bence biraz da gizemlidir...


7 Nisan 2012 Cumartesi

Haydi danSSSeeeeet ;)

Bir Dirty Dancing fanı olarak bu şarkıyı mutlaka paylaşmam gerektiğini düşündüm.

Özellikle, benim gibi Latin Amerikan danslarına meraklıysanız yerinizde duramayacağınıza emin olabilirsiniz ;-)

Kendinizi ritme kaptırın gitsin ;))

http://www.youtube.com/watch?v=zxTRHpcskgQ


3 Nisan 2012 Salı

Hediye Alma Hevesimi Geri Ver Banaaaaa



Benim hödük sevgilim hiçbir özel günü kutlamıyor.
Ne kutlama, ne hediye, ne de başka bir şey!
Kendi kutlamadığı gb, bir de hediye almamam için resmen tehdit ediyor beni!

Kafamda Sevgililer Günü için böyle bir hediye vardı ama tabii sevgili ayım yüzünden hevesim gene kursağımda kaldı :(((

Gerçi zaten bulamadım burda böyle bir şey ama en azından beyaz fincan alıp üstüne yazdırılabilir diye düşünüyorum.

20 Mart 2012 Salı

What's in my heart is not in ur head anyway!


Allah'ım benim sevgilim niye böyle anormal? Niye böyle mal? Niye böyle eşşoğlueşek?!!!

O değil de, ne zaman tartışsak bu şarkıyı dinliyorum. Hırslanıyorum fln ama bana iyi geliyor...

16 Mart 2012 Cuma

...

Fazla söze ne hacet, söylemek istediğim her şey bu resimde özetleniyor...

Remember When...


Şu şarkının sakinliğine, verdiği huzur ve mutluluğa bayılıyorum!


13 Mart 2012 Salı

I believe I can fly, I believe I can touch the sky!


Ne halde olursam olayım, her dinlediğimde güç veriyor, sabır aşılıyor, küçük bir umut veriyor.

"Yapabilirsin, korkma!" diyor adeta bu şarkı!


See I was on the verge of breakin' down
Sometimes silence can seem so loud
There are miracles in life I must achieve
But first I know it starts inside of me!

12 Mart 2012 Pazartesi

Bu İlişkiler Niye Hep Benim Ağzıma Sıçıyor yaaa?! :S


Geçen hafta tam ayrılacakken Siğil`den, aniden değişen davranışlarına şaşırıp ona biraz daha zaman vermeyi düşündüm. Tabii bu davranışımın boşa olacağını da hissediyordum içten içe.
Ümitlerimi boşa çıkarmadı şimdilik, hayır, hatta tam tersi davranışları düzelmeye başladı birdenbire ama gene de ilişkimizin, bnm istediğim sonuca ulaşamayacağını şu bir hafta içerisinde onlarca defa daha anladım.

Her defasında yinelediği "biz çok farklıyız" lafını bu sefer ben söyleyeceğim. Evet farklıyız; bambaşka hayallerimiz, arzularımız var. İnançlarımız, görüşlerimiz çoğu zaman farklı. Eskiden farklı insanlar bir arada olsa da mutlu olamazlar diye düşünürdüm, snr bir gün bir şey oldu. Hayatıma Koca Kafalım diye lakap taktığım biri girdi. Mükemmel zaman geçirdiğim nadir insanlardan bir tanesi...

Ve geçen sene bir gün oturmuş onla bize anı kalacak bir video çekerken, "biz çok farklıyız, konuşacak, yapacak bu kdr çok şeyi nerden buluyoruz, ben bile anlamıyorum" dedi. Doğrusunu söylemek gerekirse daha önce bu konu üzerinde hiç düşünmemiştim, biz gerçekten acaba o kdr da farklı mıydık???

Aslında hem evet, hem hayır ama işte sonuçta bambaşka çevrelerden, bambaşka ailelerden geliyor, çok farklı arkadaş çevreleri tarafından kuşatılıyorduk. Dediğinde haklıydı, biz farklıydık ama bu, yan yanayken hatta sadece internet araciligiyla bile bu kdr süper vakit geçirmemize engel değildi.

Koca Kafalı`nın bu sözünden snr kolay kolay değişmeyen fikirlerim gerçekten de değişti. Bir de tabii arkadaş çevreme baktım; ulan dedim bana benzeyen tek insan yok ki aralarında, hepsi birbirinden değişik, hatta o yüzden arkadaşlarımın hepsini aynı ortama getirmekten hep çekinmişimdir, sevmem de zaten. Hepsi farklı dünyaların insanı çünkü, e ben bunun neresindeyim peki?

Zaten bu defa Siğil`le olan ilişkim bnm için çok farklı bir boyuttaydı, daha önce yaptıklarımı göz önünde bulundurup eğri oturup doğru düşündüm. Yıllarca gururum yüzünden Şeftali`nin ağzına sıçtım diyebilirim. Çocuk peşimden koşmaktan bitap düşmüştü. Aynı şekilde Şeftali`den snr çıktığım, ciddi bir ilişki yaşadığım Cedric de payını almıştı bundan, gerçi o son derece haketmişti olan biten her şeyi ama olsun işte. Hep "yaa o beni aldattı, o bana yalan söyledi" diyorum ama ben de fazla gururluyum, değiştirmek de çok zor böyle bir şeyi işte. İşte kısacası her ilişkimde karşımdakinin çarkına sıçtım gururum da gururum diye ama sonuç itibariyle hep yalnız kalıp acı çektim.

Bu sefer gururu indirebildiğim kdr aza indirgemeye karar verdim Siğil`in teklifine evet derken.
Ya bu gurur konusuna da nerden geldik anlamadım, bnm kafa gitti yaa, nys!
Kıssadan hisse bu, bnm için çok zor ve ilginç bir süreç oldu, değişik şeyler öğrendim kendimle ilgili.

İşte en son geçen hafta, Siğil`in de ne zmn canı seks istese söylediği, "biz farklıyız" klişesi artk canıma tak etmişti, ayrılmaya karar vermiştim. Neymiş beklentileri farklıymış, sıçarım beklentine de sana da dedim! Farklıysak farklıyız, illa her şeyimizin aynı olması mı gerekiyor yan yana olabilmek için yani demeye başladım kendi kendime. Eskiden olsa "evet yaa bnm senle ne işim var zaten, bi siktir git!" der kıçına tekmeyi basardım ama yapmadım. Niye yapmadığımı da bir Allah bilir! Seviyor muyum? Valla artk ben de bilmiyorum! Geçen hafta kendi kendime "evet lan ben artık seviyorum, en basitinden çok heyecanlanıyorum onunla buluşmaya giderken, gece uyumadan önce bir tek onu düşünüyorum, tartıştıysak sabah uyandığımda aklıma ilk gelen o oluyor, evet evet artık kesinlikle eminim, seviyorum ben bu çocuğu" dedim. Tam iki gün snr bana öyle bir msj gönderince de ve üstüne bir ton olay oldu tabii, çok kırıldım, hislerim de karıştı düşüncelerim de!

Bugün buluştuk. Film izleyecektik, filmin dolmasını beklerken koynuma yattı. Öle havadan sudan konuşmaya başladık, laf arasında gene farkettim ne kdr başka şeylerin hayalini kurduğumuzu...
Üzüldüm lan, valla çok üzüldüm! Çok yorgundu, uyuyakaldı öyle koynumda, onun aklının ucuna gelmedi biliyorum ama ben üzüldüm söylediklerine, içten içe kırıldım, ağladım ama hiç sesimi çıkartmadım, uyandırmamalıydım onu...

Her şeyden öte, bu ilişki bittiğinde kesinlikle Bakü`de kalmamam gerektiğini düşündüm.
Bir kere çok sevdiğim dostum, Koca Kafalı artık yoktu, bir daha olmayacaktı da, ardından Siğil de gidebilirdi, ya da ben gidebilirdim, zamana kalmış işlerdi bunlar. Hepsi gittikten snr daha da anlamsız olacaktı bu lanet şehirde yaşamak. Bir de o sıçtığımın anıları yok mu, nasıl bir hafızaya sahipsem artk; nerde, kimle n`apmıştım, nasıl gezmiştim her boku hatırlarım, hayatta unutmam! O yüzden daha da zor, kesinlikle gitmem gerek.

Kalırsam olmaz biliyorum, yapamam ben. Kalırsam hayatıma girecek bir insan da olmaz, kimseyi kolay kolay yanaştırmıyorum kendime, istediğim gb biri de çıkmıyor zaten karşıma. Yaşamak istemediğim bir şehirde, görmeye tahammül edemediğim insanların arasında olmak, hiç gidememek...

İşte bunların hepsi korkutuyor beni! Hepsinden öte olan şey, ben ayrılacağımız fikrini benimsemem gerektiğini anladım, o acıyı düşünmek istemedim ama, düşünürsem yapamam çünkü biliyorum. Öylesine bir ilişkiydi, yaşadık ve bitti diyemeyecek kdr duygusal ve karşımdakine bağlıyım çünkü.

Dedim ki kendi kendime; belki de Türkiye`ye dönersem tekrardan Şeftali`yle başlarız, belki her şey düzelir, belki bu sefer gerçekten akıllanmıştır. Zaten beni beklediğini de biliyorum, bir taraftan yüksek lisans okur, diğer taraftan özel hayatımı düzene sokarım. Ama nedense bu fikir, eskisi kadar güzel gözükmedi bana.

Düşünürken tavana odaklanmıştım, Siğil`e bakmamaya çalışıyordum, sonra bir anda bana daha sıkı sarılınca içim acıdı, çünkü o anda anladım ki, meğersem ben, asla vazgeçilmeyecek listemde olan Şeftali`yi bile gözden çıkarmayı göze almışım Siğil için...

3 Mart 2012 Cumartesi

Biz Yokuz...



Geceleri başımı yastığa koyduğumda aklımdan bir türlü çıkmayan, her defasında görüşmek için can attığım, ayna karşısına geçip süslenmek için gerçek nedenim olan adam...

Daha izlememiz gereken onlarca film, dinlememiz gereken ve bnm mutlaka içimden "bu bizim şarkımız olmalı" diye geçireceğim onca şarkı, gitmemiz gereken o kdr çok yer varken...


Tam, kokusunu bile özlemeye başlamışken...

Tam, artık seviyorum demişken,

AYRILMAK...

29 Şubat 2012 Çarşamba

19 Şubat 2012 Pazar

Yağmurun Elleri, Gitarın Telleri YOK...


Son birkaç gündür Bakü`de hava baya bir yumuşamış, ısınmaya başlamıştı baya baya.
Önceki post`da dedim ya erken kalkıyorum bu aralar diye, hah işte bu sabah bir kalktım lapa lapa kar yağıyor, ama bildiğin lapa lapa, kocaman böyle! Ben de çok severim karı, hele de böyle yağıyorsa! Ama çok fazla kalacağını sanmıyorum, ben de kar topu oynayamayacağımı anladım, pencereden izlemekle yetiniyorum; elimde de çay fincanım, kulağımda müzik...



Bu mükemmel ama bir o kdr da hüzünlü manzarayı görünce, durup dururken kafamın içinde, fonda bir şarkı çalmaya başladı. Çok sevdiğim eski bir grubun, çok sevdiğim ve ne kadar dinlersem dinleyeyim hiç sıkılmadığım şarkısı...

http://www.youtube.com/watch?v=FyxECNX8lyU

Trafik kazasında kaybettiğimiz Gökhan Semiz`in ardından grup, eskisi gibi kalamadı ve kısa bir süre sonra dağıldı. Ama en son çalışmalarından biri, bu şarkının coverlanmış versiyonuydu. Onu da son görevleri bilip, sevgili Gökhan`a armağan etmişlerdi...

http://www.youtube.com/watch?v=v5msTy4UIC0

Yaşasaydı, Kraliçe Victoria Benimle Gurur Duyardı ;)

Üç gündür bende bir şey var; hiç ama hiç adetim değildir erkenden yatıp, erkenden kalkmak ama son günlerde bu durum feci halde hakim bende! Kendim de içten içe şaşırıyorum ne oluyor yılların baykuşuna diye ama memnunum da bu durumdan ne yalan söyliyim.

Bir kere okul olmadığı zamanlarda hep gündüz veya akşama doğru uyandığım için o, gece 5 kasa bira içmiş de hala kendine gelememiş, gözler pörtlek, kafa bi dünya halimden eser olmadığı için çok seviniyorum, çünkü uzun zamandır yapmam gereken şeye odaklandım; adam gibi tez yazmaya başladım!
Zaten bazı şeyleri anca yumurta kapıya dayandı mı yaparım, bu da öyle oldu.

Bütün tatil boyunca yan gelip yattım, tezime tek harf yazmaya üşendim.
Şimdi okul açıldı ya bizde Cuma günü, hocamla fln görüştüm, adam n`aptın n`ettin tezi diye soruyor, ayy ben bi palavralar atıyorum, inanamazsınız!
Kaç sayfa oldu dedi en son, utanmadan valla bi 30 oldu dedim. İçimden de ulan ne attım ama, daha 3 sayfa anca yazdım diyorum tabii :S!

Yarın da adama göstereceğim yaptıklarımı ama nasıl yetişecek o 30 sayfa bilmiyorum :S
Umarım unutmuştur 30 dediğimi, en azından o 30`u, 20 diye yedirebilirim belki adama ;)

Neyse işte kısacası dün başladım adam akıllı tez yazmaya, bugün de bütün gün yazmayı planlıyorum. Yaz yaz gözlerim de ağrıdı şimdiden bilgisayar başında ama Allah var, zevkli iş doğrusu. Zaten ben biliyordum böyle olacağını; önce tembellik ettim amaaan yeaaaa yazarım nasıl olsa dedim, zaman daralınca da hemen dört elle sarıldım işe ve araştırdıkça hevesim daha da artıyor, zaten bilerek edebiyat konusu seçmiştim, seviyorum çünkü bu işi.

Araştırmak, yazmak, yeni şeyler öğrenmek, pekiştirmek fln çok güzel eğer sevdiğin işi yapıyorsan. Sevmiyorsan zaten işkence! Ne beğenmediğin bir konu üzerinde tez yazabilirsin, ne sevmediğin işte uzun süre çalışabilirsin, ne de sevmediğin bir adamla bir ömür geçirebilirsin. Bu işin kuralı bu, seveceksin illa ki...

Ben de önce, pofff kim yazacak şimdi bu tezi ya diyip, snr da ayy ne güzelmiş tez yazmak diyeceğimi biliyordum en başından. Sadece gerçek anlamda bir kere başlamam gerekiyordu tezime. Çünkü insan sevdiği şeyi ne şekilde, hangi şartlarda olursa olsun yapar, o isteği bastıramaz hiçbir şekilde!

Neyse ben kaçayım da, ulu tez araştırmasına devam edeyim ;)

14 Şubat 2012 Salı

"LOVE" was made for me and u!


Adam gibi bir sevgilisi olanlara, gerçekten mutlu olanlara gelsin bu şarkı. Ben Siğil`in profiline atacaktım ama az önce aldığım korkunç haber yüzünden, bu düşünce kafamdan anında silindi! Sevgililer Günü`nde başıma gelebilecek en boktan şeylerden biri geldi! Allah`ım bu çocuk niye böyle yaaa?!!! GERİZEKALIIIIIIIII!


11 Şubat 2012 Cumartesi

Ölürsem; Yalnızlıktan!


İyi ki ayrılık acısı çekmiyorum şu sıralar, yoksa bu şarkı sonum olabilirdi yani! Son günlerde feci şekilde bağımlılık yaptı, dinlemeden duramıyorum. Göksel de o kadar içten söylüyor ki dinlerken ciddi ciddi acımasını istiyorum!

Böyle dediğime bakmayın, Allah korusun yaa acımasın, ayrılık kaldıracak güçte değilim valla artık :S

Bu arada klip de baya hoşuma gitti, tam depresif ama cool da aynı zamanda.

Alın size Şarkı

10 Şubat 2012 Cuma

UNUTTUN MU BENİ?


Kraliçe, her zamanki gibi güzel yazmış! Kesinlikle unutmadığını bildiğin bir adama, bu şarkıyı söylemek de ayrı bir keyif doğrusu...

Unuttun mu hastası olduğun kokumu, sesimi, sana bakarken gözlerimin içinde oluşan o çok sevdiğin deli ışıltıyı ya da gülüşümü?

Unutmuş olamazsın... Cidden unuttun mu beni, her şeyimi???

4 Şubat 2012 Cumartesi

Hayatımdan Kısa Kısa Son Dk Haberleri


Yazmaya odaklanmaya çalışıyorum da onu bile yapamıyorum son zmnlarda. Bu tembelliğim başa bela yeminle!!! Normalde böyle biri değilim ama bi geldi mi tam geliyor tembellik, her şeyi salıyorum! Yıllardır planlı programlı çalışan ben, son 1 aydır feci şekilde her şeyi asıyorum. Öncelikle tezime dokunmadım bile final zamanından beri. Açıkçası canım da hiç istemiyor, bir de kafamda birkaç ay snr ne bok yiyeceğim diye de bir korku var ki bütün her şeyi allak bullak ediyor. Snr da amaaan salla yaa ne olacaksa olsun deyip geçiştiriyorum. Düşünmek istemiyorum çünkü, şimdiye kdr kurduğum uzun vadeli tüm planlar alt üst oldu. Bir Boğa burcu olarak plansız da yaşayamıyorum ama artık uzun vadeli plan yapmamaya itiyorum kendimi, çünkü diğer türlü canım çok yanıyor.

Ama bu gidişata bir dur demek de gerekli, en azından şu final dönemini Allah`a şükür ki kazasız belasız atlattım! Şu andaki tek sorumluluğum Nisan ayına kdr tezimi yazıp bitirmek ama ona da feci üşeniyorum işte. Bir de bnm dışımda tez alan diğer iki arkadaşım peşlerinden atlı koşturuyor gb yazıyorlar tezlerini, yakinda bitirecekler hatta ama ben hala yatıyorum yani. Bu da ayrı bir canımı sıkıyor. Aman nys!

Bu arada ilişkimde çok büyük gelişmeler var! Ben tam Siğil`den umudu kestim, 'Yaa nasıl olsa yürümeyecek, ben gene avucumu yalayacağım, şimdiden alıştır kendini bu duruma Rubi' tavırlarına kendimi feci şekilde kaptırmış, ayrılığa gün sayıyordum ki ilişkimize, kelimenin tam anlamıyla sihirli bir değnek değdi!

Siğil bir anda dünyanın en duygusal erkeğine dönüştü. Hiç beklemediğim bir anda söylediği sözler, bana karşı davranışları aslında bana ne kdr değer verdiğini gösterdi bana. Tabii biliyorum ki söz sözdür, uçar gider ama öyle değil işte. Söylerkenki tavırlarını, samimiyetini, gözümün içine içine bakışını yazıya dökmem imkansız! Bakışları bile değişti çocuğun resmen, o kdr derin bakmaya başladı ki kendimi kaptırmaktan korktum bir anda! Böyle anlatılamaz bir duygu! Yıllar snr tekrardan kalbimin çarptığını hissettim yaa, sanki bir uykudaydım, uyandım ve tekrardan hissediyorum!

Aslında bir kere daha anladım ki bir kadını mutlu etmek son derece kolay!
Bana söyledikleri, bakışları ve davranışlarıyla birleşince o kdr mutlu oldum ki sizlere anlatamam! Çok değerli bir mücevher hediye etseydi bu kdr mutlu olmazdım yemin ederim!
O yüzden bence hiç kasmayın sevgili erkekler; samimiyet ve sevgiyle söylenmiş birkaç söz bile aklımızı başımızdan almaya yetiyorken bizi kaprisli, çok şey talep eden, sürekli hediye bekleyen yaratıklar olarak algılamayı kesin. Sadece sevin ve içten davranın; bu, bir kadını ömür boyu mutlu etmeye yeter.

İşin ilginç tarafı Siğil`in bu hareketleri beni o kadar mutlu ediyor ki onu gerçek anlamda seveceğimi hissetmeye başladım. "Ehhehehe bide biz evlenirmişiz sonunda yaaa" fln deyip, hatta 'biraz' daha abartıp çocuklarımız olursa kime daha çok benzeyeceklerini bile düşünmeye başladım! Ama gerçekten çok mutluyum!
Çoooook uzun zmndır böyle mutlu olduğumu hatırlamıyorum zaten o da ayrı bir konu. Bu beni hem şaşırtıyor hem de korkutuyor. O yüzden kendime hakim olmaya çalışıyorum, hayal kurmaya başlayınca uçup gidiyorum çünkü, ama her an yere çakılma ihtimali de var o yüzden eski çaylak Rubi gb hareket etmemem lazım ama diğer tarafım da "Lan şmd mutlu olmayacaksın da ne zmn olacaksın?!" diyor. O dengeyi nasıl tutturacağım bilemiyorum :S

Bu arada bnm için çok değerli olan Koca Kafalı kankamla barıştık. Aslında küs değildik ama konuşmuyorduk işte. Kırgındık birbirimize. Ama her şey, geçen hafta gecenin 4`ünde aldığım ani kararla değişti ve onu aramaya karar verdim. Konuştuk, buluştuk ve her şey düzeldi. Şu son 1 haftadır her şey mükemmel gidiyor. Koca Kafalı kankam Türkiye`ye döndü dün ama en azından aramızdaki iletişimin kopmayacağını bildiğimden sevinçliyim yine de. Çünkü onun, bende ki yeri çok ayrı...

Bu arada Bakü`de dehşet bir fırtına vardı son iki gündür, kar da yağdı baya baya. Ama daha doğru düzgün çıkıp da kartopu oynamak nasip olmadı. Umarım erimeden oynamaya fırsat bulurum :)

25 Ocak 2012 Çarşamba

Bu Karanlıklar Beni Eritse de Vazgeçmem Senden, Aşkın Alevinden...


Geçen hafta Siğil'in yanındayken, bir anda telefonunun çalmasıyla şoka uğramam bir oldu!
Yaptığı müzik de Rock olunca, en çok dinlediği müzik türü Rock ve adam Pop müzikten nefret ediyor gibi bir şey. Telefonu da ne zaman çalsa Heavy Metal bir parça çalıyor, kulaklarım ağrıyor o derece yani!

Bir de bir keresinde laf arasında hastası olduğum Tarkan'dan laf açılmıştı, durdu durdu bok atmaya çalıştı, ben de  tam bir Tarkan fanatiği olarak hemen çat çat saydım döktüm, herkese laf edebilirsin ama Tarkan gibi gerçek bir müzik adamına laf atamazsın fln diye!

Nys işte o gün de bir baktım Siğil'in telefonu çalıyor, hem de bir Tarkan şarkısı eşliğinde!
Hem de o kdr güzel çalıyor ki! Allah`ııım böyle bir sakinlik, bir dinginlik, bir huzur ve romantizm getirdi bulunduğumuz ortama!

Siğil'in telefonunda, en sevdiğim şarkılardan biri olan Dön Bebeğim çalıyordu!
"Hayırdır Tarkan mı dinliyorsun, hem de telefonunun zil sesi yapmışsın?" diye sordum tabii hemen, neymişş öğrencilerinden biri bu parçayı öğrenmek istemiş de onun için şarkıya adapte olup akorlarını çıkarmak için zil sesi yapmış, yoksa ne işi olurmuşşşmuş.

Amaç ne olursa olsun, bir erkeğin telefondaki zil sesinin 'Dön Bebeğim' olması çok hoşuma gitti, hatta artık onu sürekli birileri arasın istiyorum :))  Bu şarkıdan bıkılmaz çünkü! Ümit Sayın sağolsun; sözler ayrı, müzik ayrı güzel! Hele de Tarkan`ın o güzel sesiyle birleşince off offf!

Bu arada eskiden ne güzel klipler çekiliyordu yaa, şimdi hepsi aynı yemin ederim! Şarkıcı bayansa %90 çıplak denilecek kdr giysisiz oluyor, yanına yakışıklı bir manken veriyorlar, bir de arkada dansçılar, sürekli yapay bir ortamda kendinden geçmiş bir şekilde dans eden insanlar fln. Şarkıcı erkekse de yanına 5-6 tane cıbıldak manken koyuyorlar, bunlar arkada dans ederken şarkıcımız da etrafa seksi bakışlar atıp, kameranın ortasına doğru parmağını sallayarak "Kapımda köle edeceğim seni yolluuu!" temalı şarkısını söylüyor fln.

Hep böyle abuk sabuk klipler çekilmeye başlandı, ahh gözünü sevdiğimin 90'ları, siz ne güzel yıllardınız öyle!
Şu klibin güzelliğine bak yaa, sanırsın aşk filmi izliyorsun! Bir tarafta Tarkan, diğer tarafta güzeller güzeli bir hatun! Sevinçleri, üzüntüleri, kavgaları, kısacası her şeyleriyle karşımızdalar...

Özellikle kavga ettikten snr kızın, o kırmızı gülleri yere atması beni hep üzmüştür. Balerinli müzik kutusu da, yüksek ihtimal bu klipten snr çok meşhur olup o dönemin erkekleri tarafindan sevgililerine alınmıştır.

Bu arada daha yeni tekrardan araştırdım da şu klipte oynayan kızın adını bir türlü bulamadım :S
O dönemlerde Kenan Doğulu`nun klibinde de oynamıştı hatun ama adı sanı bilinmiyor hiç. Valla dünyanın en güzel kızı fln olabilir mi diye düşünüyorum açıkçası, gerçekten çok doğal ve narin!
Bu klip çekileli 18 yıl oluyor, acaba bu duru güzellik şmd nasıldır diye insan merak etmeden duramıyor!
İsmini fln bilen varsa yazsın lütfen :)

http://www.youtube.com/watch?v=BRLE0Hy8Rnc

24 Ocak 2012 Salı

BAZEN HER ŞEY İÇİN ÇOK GEÇTİR...!

Dans kursuna gidip, ardından da kuzenle film izlemek yerine, bilgisayar başında, Facebook`u bile kapatmış bir halde pinekliyorum! Bu kdr asosyal olduğum bir günde, en iyisi blog yazmak dedim. Son zamanlarda olanlardan hiç bahsetmemiştim doğru düzgün.

Öncelikle Siğil`le çıkmaya başladığımı söylemiştim. Her şey iyi mi gidiyor? Hayir tabii ki de!
Hayatım boyunca ne aşkta ne de ailemde mutlu olamadım, olamayacağim da anladım artık!
Her şey böyle iken, sürekli bana yazıp duran eski sevgilim J, geçen hafta gene ortaya çıktı ama bu sefer klasik konuşması dışına çıktı ve beni gerçekten şaşırttı! Yani bunun eninde sonunda olacağını biliyordum da bu kdr erken olmasını beklemiyordum.

Olay şu ki; şimdiye kdr sevgilisi olduğum her erkek, eninde sonunda beni kaybederek ne bok yediğini ve bensiz olamayacağini anlayarak bana geri dönmeye çalıştı. J için de bu geçerliydi tabii ve çok snr gerçekleşeceğini düşündüğüm bir şey aniden oldu. J yalvar yakar, yeniden ilişkimize başlamamız için sabaha kdr hiç susmadan konuştu durdu.

Her şey iyi güzel de J`ye karşı içimde en ufak bi hoşlantı kırıntısı bile kalmadı ki! Üstüne üstlük başkasıyla çıkıyorum ve de gerçekten hoşlandığım biriyle! Bütün konuşmasini dinledim; ne kdr aptal ve kıymet bilmez bi adam olduğunu, hatasını çok geç farkettiğini ama hala bir şansımız olduğunu, bu süre içinde beni hep düşündüğünü ve hayatına kimseyi sokmadiğini (güvenilir kaynaklardan öğrendiğime göre gerçekten de kimseyle çıkmamış ama zaten bnm dışımdaki hangi insan evladı bu ayıya dayanabilirdi ki?!), beni sevdiğini ve geri istediğini, kulum köpeğim olacağını (o ayıdan beklemezdim ama evet, aynen böyle söyledi :)), ha birde istediğim her şeye karışabileceğimi, patronun ben olduğumu söyleyerek konuşmasını sürdürdü.

Uzun lafın kısası; J`in içindeki hayvani maço gitmiş, yerine kılıbık olmaya heves atan bir adam gelmiş!
Hayır her şey çok güzel ama gerçekten bu denli yalvarıp yakaracağı aklıma gelmezdi! Saatlerce dil döktü durdu, başkası var dediğimde ise ya boşver onu, biz senle beraber olmalıyız, istediğin her şeyi yapmaya hazırım yeter ki bana evet de, yeniden bnm ol dedi.

O bunları söylerken öyle kötü oldum ki anlatamam! Sözlerinden etkilendiğim veya ona geri dönmek istediğim için fln değil! Sadece ve sadece şunun için ki; Bir insana bütün kalbinle yeniden umut bağlıyorsun, evet yaa bu sefer her şey süper olacak diyorsun, deli gb sevmesende o hoşlantıyı aşka dönüştürmek için kendinden sürekli olarak bir şeyler katıyorsun, fedakarlık üstüne fedakarlık yapıyorsun, tabii karşındaki hödükten kesinlikle hiçbir yanıt alamıyorsun. Halbuki çıkmanız için üsteleyen, peşinden koşan o`ydu ve şimdi sen onunla çıkarken sana kabalık yapmaktan, tam bir ayı gb davranmaktan çekinmeyen bir adam buluyorsun karşında!
Sen her şeye sabır, sabıııır, düzelecek diye katlanırken onun aklına bile gelmiyor senin yüreğinden geçenler, böyle böyle bir ilişki bitiyor ve aylar snr bu insan tekrar karşına geçip; bana geri dön, kıymetini bilemedim, hayvanım ama düzelcem, ne kaybettiğimi seni kaybettikten snr anladım, beni affet n`olur barışalım diye yalvarıyor.

Şimdi bu hayatın bize oynadığı bir oyun mu? Aynı şeyi, hayatının herhangi bir yerinde de olsa her birimizin yaşadığını biliyorum ve bunu en çok yapanın da erkekler olduğunu da! Çünkü felaket benciller!

Zamanında içine sıçmış olduğu ilişkisini, aylar snr  kurtarmaya çalışırken hiç düşünmüyor karşısındakini!
Hiç düşünmüyor bu kızın hayatında belki başka biri vardir, belki başka birinden hoşlanıyordur diye. Çünkü her zmnki gb kendisi, kendi hisleri ve beklentileri ön planda! Sorma ihtiyacı bile duymuyor hayatımda ondan snr olup bitenleri, direk bana geri dönmelisin diyor. Bu kdr bencil ve bu kdr kendinden ve ona geri döneceğimden emin! Ben zaten hazırda bekliyordum canım J gelecek de tekrar başlayacağız diye, Allah Allah?!!!

Bir de ilişkim var dediğimde bile; bırak onu, sevmiyorsun onu diyor küstah küstah! Lan hayvan herif  ben seni de sevmedim, hatta çok snrdan hoşlanmaya başlamıştım ama kalkıp bir kere bile böyle bir şey söyleme hakkını kendimde görmedim! İşte karşımdaki bu kdr odun yani düşünün artk!

Tabii bütün bunları duyduktan snr ilişkimizin içine nasıl sıçtığını, beni nelerle nasıl yaraladığını, ona çok güzel ve daha önce olmadığım kdr net ve acımasız bir şekilde tekrardan hatırlattım. Israrlarını sürdürüp özür dilemesi bir işe yaramadı tabii ki. Artık ona dönmemin bir anlamı yoktu, her şeyden önce ona karşı bir duygu beslemiyorum, şimdiki ilişkimde mutsuz olsam bile yanımdaki insanın elini bir kere tuttuysam bir daha kolay kolay bırakmam, hele de bir başkası için ASLA!

Ayrıca, hayatımın içine sıçıp gitmiş, en zayıf yanımdan beni defalarca yerden yere vurmuş olsa da asla unutmamış olduğum, bana gittikten snr geri dönebilecek tek bir insan var; o da Şeftali'dir!
Bir tek onu defalarca affettim, defalarca kabul ettim ve snr gene geri kaybettim...

Hal böyleyken J`yi postaladım ve onu sadece arkadaşım olarak gördüğümü ve göreceğimi belirttim. Orda da melodrama kaçan şeyler söylese de hiç acımadım, son defa bana yaptığı her şey için intikamımı aldım ve Siğil'le yoluma devam ettim...

20 Ocak 2012 Cuma

Kırılmış Direkler, Yırtık Yelkenlerle Kaç Seferden Yorgun Döndüm...?!


Şu anki ruh halime en uygun parça bu sanırım...



Ahh benim sevdalı başım!
Ah benim dünya telaşım,
Ah benim sarhoşluğum,
Ahh ÇILGIN YÜREĞİM
SUS ARTIK, USLANDIR BENİ...

18 Ocak 2012 Çarşamba

"In a relationship"

Bu yazı acayip bir şaşkınlık ve sinirle yazılıyor. Nedenini de aşağıda okuyunca anlayacaksınız.

Öncelikle sevgilimin kimliğini belirteyim. Hani geçen sene bahsettiğim, fazlaca küfür ettiğim şahsiyet; Siğil varya, ahanda onla çıkıyorum işte 1 buçuk aydır. Her şey nasıl gelişti ben bile anlamadım. Geçen sene ki hayal kırıklığından snr gene nasıl bir araya geldik diye de şaşırmıyor değilim yani!

Nys bunu daha snr inceden inceye anlatırım da gündemdeki asıl olay bu değil. Bir buçuk aydır çikmamıza rağmen, daha geçen gün Facebook'da ilişkisi var yaptık. Bu hayatımda yaptığım en riskli şeylerden biriydi yeminle. Neden diyeceksiniz, anlatayım. Öncelikle sadece ilişkisi var yaptım, tamam bir sorumluluk duygusu yerleşti benliğime ama ertesi gün uyanıp da Siğil'in kendi ismini oraya yazdığını görünce neredeyse nefesim kesiliyordu!

Öncelikle böyle bir şey beklemiyordum, bir de kendimi resmen çıplak gb hissettim! Böyle acayip bi dehşet duygusuna kapıldım ya anlatamam size! O an; bnm arkadaşlarım, onun arkadaşları, kısacası tanidiğim ve tanimadigim yüzlerce insan ilişkimizi resmi olarak biliyordu! Yemin ediyorum evlenirken böyle bir şey hissedeceğimi düşünmüyorum, o nasıl bir duyguydu öle yaa?! Sorumluluk, korku, sevinç, utanç, gurur, hepsi ama hepsi karmakarışık bir halde benliğimde dolanıp durdu!

Bir de her şeyi geçtim, bu bnm Face`de yaptığım gerçek anlamda ilk "ilişkisi var" durumu, hem de kabak gb çiktigim adamin profili de görünüyor! Bide biliyorum millet şok olacak; en azindan beni ve onu taniyanlar, oha yaa Siğil`le Rubi mi??? fln diyecek bunu da biliyorum az çok, onu tanımayanlar da lan bu kızın da sonunda bir ilişkisi oldu! diyip şaşıracaklar.

Bir süre snr bu duyguyu arka plana atmayı başarıp, Inbox`uma deli gb yağan msjları cevaplamaya başladım ama tebrik msjllarından çok sorular yağıyor! Bir de burdaki bi arkadaşımla feci şekilde tartıştım, kızın tripleri bi görseniz sanırsınız kızı aldattım fln. Niye bana söylemedin ilişki durumunu yapmadan önce diye hesap soruyor manyak! Lan gerizekalı bir de izin mi isteyecektim senden tövbe tövbe yaa!

Benim çevremdeki insanlar da ne meraklı çıktı yaa, nefret ettim iki günde hepsinden! Sordukları soruları cevaplamaktan gına geldi, nereye kaçsam diye düşünüp duruyorum artık!
Bir de hepsinde aynı düşünce; sanırsın nişanlandım veya evlendim, öyle bakıyorlar ilişkime. Lan bi durun aq ben daha ilişkiyi nasıl yürüteceğimi düşünüyorum, bu mallar bize direk iki aya kalmaz evlenirler gözüyle bakmaya başladılar yemin ederim! Hayır bir de bir merak bir merak, başka bir şey olsa bu kdr ilgilenmezler haa; ölümsüzlüğün sırrını keşfettim desem siklemezler bile! Bu durumu o kdr abarttılar ki yaşadığım ilişkiden soğudum aq!

Bir de gerizekalı Siğil'e demiştim; profilin açık, kapat şunu diye, tabii şurda akıl olmayınca! Kapatmamış, dolayısıyla okula gittiğim ilk gün direk herkes Siğil'in kim olduğunu, n'aptığını biliyordu :S
Bir de çocuk ne paylaşsa, ne yazsa direk bana soruyorlar. Siğil benim sayemde iki kat meşhur oldu yeminle yaa, bizim kızlar da hiç bıkıp usanmadan, (arkadaş olmadıkları halde) çocuğun profiline tacizde bulunmaya zevkle devam ediyorlar. En kısa zamanda çocuğun profilini kapatmam lazım, bu böyle olmayacak!

Birde sorulan nadide sorulardan bazılarını aktarayım size. Nasıl tanıştınız diye sorulsa valla içim yanmayacak, hatta gayet zevkle anlatacağım ama sorulan sorular aynen şöyle, çok söylemek isteyip de söyleyemediğim cevaplarım da parantez içinde; "Nerde okuyor?" (Sana ne?),  "Askere gitti mi?" (Ahanda bu da evlilik muhabbeti yapacak manyak!),  "Ciddi misiniz?" (Yoo sadece takılıyoruz),  "Seni üzmeyeceğine emin misin?" (Sen bir beynin olduğuna emin misin???),  "İyice düşündün mü?" (Daha öncekilerde o kdr düşündüm de ne bok oldu haa sorarım sana?!) ,  "Ne zamanlar buluşuyorsunuz?" (Senin yanımıza gelemeyeceğin her saatte canikom),  "Buluştuğunuzda n`apıyorsunuz?" (Özellikle bu soru sorulduğunda " Ebeni sikmek için plan yapıyoruz gerizekalı!!!" dememek için kendimi zor tutuyorum!) ve bunun gb daha nice gerizekalı soru...

Bir de o kadar anlam yüklediler ki, artık bende kasıldıkça kasıldım. Zaten ne idüğü belirsiz bir ilişkim var, bide bunların soruları, üstelemeleri fln off off! Yahu bi rahat bırakın aq, evlenmeyeceğim ben bu çocukla diye haykırmak istiyorum suratlarına!

Dün bi tanesi anneme söyleyip söylemediğimi sordu. Hay Allah`im sende mi yaa fln diye geçirdim içimden artık, lan annem bnm hayatımla ne zmn doğru dürüst ilgilendi ya da ben ne zmn onla bu konularda bir şey paylaştım da oturup kadına anlatayım daha ne bok yediğimizi bilmediğimiz acayip ötesi ilişkimizi?!

Kıssadan hisse; millet bnm ilişki yaşamamı bekliyormuş meğersem içlerindeki meraklı Melahat`i ortaya çıkarmak için. Ulu orta yazmak, ilan etmek ilk başta normal gibi gelmişti ama şimdi anormal ötesi bi durum yaşadığım için bunun pek de parlak bir fikir olmadığını, ilişkiyi deşifre etmemenin çok daha sağlıklı olduğunu daha iyi anlıyorum! Valla ilişkisi var'la kalsaydı daha iyiydi, hatta hiçkimseye söylemeden devam etseydik, bilenler bilseydi sadece diye de düşünüyorum artık...

12 Ocak 2012 Perşembe

SENİ SEVMEYİ AĞIR ÖDÜYORUM...



Son iki gündür nedense Yıldız Tilbe şarkılarına feci halde taktım. Son yıllarda yaptığı şarkılarını değil de, eski şarkılarını hep çok sevmişimdir. Zaten zamanında Yıldız Tilbe gerçekten de tam bir Yıldız`dı, şarkıları herkesin dilindeydi, en basitinden Delikanlım`ı sokakta kime sorsan herkes ezbere bilir yani.

O yıllar gerçekten çok güzeldi; 90`lar zaten özlemini feci halde çektiğim yıllar ve o yıllarda yapılan her şarkının bende yeri ayrı.

Bu şarkıyı da ciddi ciddi unutmuşum. Youtube`da dolanırken tesadüf eseri buldum!

Küçükken, "vaazgeeeçtiiiiim" diye bağıra çağıra evi yıkardım bu şarkıyı dinlerken. Gerçi durum hala aynen öyle ama :)))

http://www.youtube.com/watch?v=aBfRcrIy3ls&ob=av2n

9 Ocak 2012 Pazartesi

Bodrum AŞKSIZ, "BODRUM" OLMAZ!

Kar yağmayacaksa, kış bitip, hemen yaz gelebilir mi acaba???

Kendimi bir an önce Bodrum'da bulup, şu şahane şarkı eşliğinde, kumsalda yanan ateşin etrafında dans etmek istiyorum!!!


Ata'yı bilmeyenler veya hatırlamayanlar için şarkının orjinal klibine tıklayınız.


Ama ses kalitesi açısından ilk attığım linkten dinlemenizi tavsiye ederim.


Çocukluğumdan beri çok severim bu şarkıyı. Özellikle Bodrum'a her gidişimizde, yolda dinlerdik mest ola ola...

Zaten müzik de, Gipsy Kings severlerin hemen dikkatini çekeceği üzre, Amor d`un dia adlı şarkılarına aittir. Söz ise Ata tarafından yazılmış ve bence çok güzel adapte edilmiştir.

Bu da şarkının orijinal hali.

7 Ocak 2012 Cumartesi

Birini Yeniden Tanıyıp, Boşuna Alışıp, Sevmeye DEĞMEZ...


Kuzey Güney`i izlerken, arka fonda bu şarkıyı duyunca direk vuruldum! Hande Yener`in o bayıldığım, eski tarzındaki slowlarını pek aratmayacak cinsten bir şarkı bu. Sözler de, müzik de harika!

Kendisini şarkıcı olarak kesinlikle göremediğim, sadece söz-müzik yazarı olarak kalması gerektiğini düşündüğüm Sinan Akçıl imzasını taşıyor bu şarkı da. Dediğim gibi kusura bakmasın ama sadece böyle mükemmel şarkılar yapsın, okumasın lütfen Sinan abimiz.

http://www.youtube.com/watch?v=zO0ruKG0cqA

Bir de Hande`nin, Yılbaşı Özel programı için Powertürk`de söylediği, şarkının akustik versiyonu var ki o da ayrı bi güzel!



Geceler zor, ışığım yok
Yalanım yok; SENİ ÖZLEDİM
Heceler çok, tek bir cümlem yok
YATTIĞIM YERDE SENİ DÜŞLEDİM
Şimdi şehri gezme vakti yalnız başıma
Ne olur sanki aynı yerde çıksan karşıma?!
DÖN BANA, AŞKTA DUR BANA
GİDEREK DAHA DA DAĞILIR KALBİM HER YANA...!
DÖN BANA, YAPMA, ZORLAMA
BİRİNİ YENİDEN TANIYIP, BOŞUNA ALIŞIP, SEVMEYE DEĞMEZ...

5 Ocak 2012 Perşembe

REMEMBER WHEN U LOVED ME...


Yorgundu. Uyuyordu. Saçlarını okşarken bu şarkıyı açmıştım, her bittiğinde tekrardan başa alıp durmuştum.

Uğursuzluk mu getirdi bilmem ama ben O`na çok bağlanmış, şarkıyı da çok sevmiştim...

Oysa o şimdi pervasızca gidiyordu...

http://www.youtube.com/watch?v=0yPMdWxSxUg


3 Ocak 2012 Salı

YALNIZ GELDİK, YALNIZ GİDİYORUZ ANLADIM!


Anladım ki salaklık tamamen bende! Hep şu ağlatıp duran, romantik Amerikan filmlerini izleyip izleyip kendime de öyle bir hayal yaratıyorum, filmlerdeki karakterlerin hayalini kurup gerçek hayatta da karşıma böyle tipler çıkacak sanıyorum.

"Pisliğin teki" ama aslında öyle değildir, içinde mutlaka derin bir insandır. "Odunun teki" ama mutlaka romantik bir prense dönüşecek. "Duygusuzun teki" ama içinde mutlaka herkesten gizlediği yaraları vardır, aslında korunmasızdır, ona yardım etmeliyim diye düşünüp düşünüp kendimi salak yerine koydurmayı çok iyi başarıyorum!

Malesef ki "ASLINDA ÖYLE DEĞİL" dediğimiz herkes, ASLINDA ÖYLE!

Sadece ben değil, bu şekilde düşünüp yaşayan herkes sanırım bunu kabullense çok daha kolay olacak bazı şeyler, daha az yara almayı başaracağız en azından.

Ve son olarak; hayatıma giren hiçbir erkek beyaz atlı prensim değildi, şimdi çok daha iyi anlıyorum.
Hiçbirinin, Bihter`in hayatını sikip atan Behlül`den farkı yoktu...

2 Ocak 2012 Pazartesi

2012 HANİ UĞUR GETİRECEKTİN BANA?!


Hayatta bazen öyle bir an geliyor ki; "ilk önce neye üzülsem, hangi olaydan, hangi sıkıntıdan başlasam???" diyorum kendi kendime. "Dertler derya olmuş" lafı sanırım bu gibi durumlar için söylenmiş.

Kıssadan hisse, şu anda da aynen öyle bir durumdayım...